Yonca Eldener

Geçmişi ve gizemi olan coğrafyaları yazıyorum

Neden Dara Değil de Truva Hayallerimizi Süslüyor?

Yorum bırakın

Truva Ziyareti:

Ağustos ayında Truva’ya gittim yine. Bu sefer amacım müzecilik alanında derin tecrübesi olan Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi arkadaşım Deniz Ünsal’ın Truva Müzesi sergisi ile ilgili yaptığı çalışmaları yerinde görmekti.

Birlikte yıllardır antik yerleşimleri kurtarmak için hayaller kurup durur, İznik’ten (Nikea) girip Stratonikeia’dan çıktığımız sayısız hararetli konuşmalardan bıkmayız. Hal böyle olunca Truva’ya gitmemek olmazdı.

Deniz Ünsal Brian Rose ile Truva Kazı Evinde

Arkadaşımın başladığı gönüllü çalışmaları görmek için otobüse atladığım gibi soluğu yanında aldım. Amerikalı arkeolog Brian Rose’u markaja almış her buluntu parçasının fotoğrafı ile kayıtlarını eşleştirmek için paralanıyordu. Arkeologlarla gezmenin tadına doyamadığım gezinin dönüşünde otobüste düşünmeye başladım.

Kabul ediyorum arkeoloji delisi olduğumu. Eşimle kahverengi tabela görüp de sapmadığımız yol yok gibi. Mardin’in 30 km. uzağındaki dünyanın ilk su barajına sahip olduğu düşünülen Dara’dan tutun da Afrodisias’ın heykel atölyelerine kadar gezmişiz ve hepsi de nefes kesiciydi. Anadolu’da kayıtlı 3,000 antik yerleşim yeri olduğundan bahsediliyor ama bu rakam kayıtlı yerlerin sayısını gösteriyor. Arkeologlar sadece Marmara’da 3,000 yerleşim yeri olduğuna dair arşiv çalışmalarını tamamlamak üzereler. Her karışından tarih fışkırıyor desek abartmış olmayız. Ama Truva deyince neden akan sular duruyor ve otobüse atlayıp gece yolculuğuyla günü birlik bir ziyareti bana yaptırıyor?

Hikayeler:

Bu sorunun Truva’nın çöküşünün Helen kültürünün egemenliğiyle sonuçlanmasının batı medeniyeti için önemi dışında bir cevabı daha var. Arkasında İlyada gibi bir hikaye olması. Hikayeyi yazan Homeros tarihin en etkili pazarlama çalışmalarından birini yaratmış istemeden. İlyada’da anlatılan Truva Savaşı ve Paris-Helen aşkı milyonlarca insanı Truva’ya çekiyor. Öyle ki, kazı yapmak için yaz sıcağında barakalarda cüzi maddi imkanlarla kazı yapmaya gelen arkeologların tutkuları, kazı koşullarını hiçe saydırıyor. Hikaye öyle güçlü ki, bu yerleşim ile ilgili insan yaratıcılığı, tutkusu ve merakını her daim tetikliyor. Buna ben de dahilim.

Her ne kadar arkeolojiyi çok sevsem de insan doğası gereği çok büyük yapılar bırakmış, hikayesi olan veya define bulunan yerleşimler dikkatimizi çekiyor. Mısır piramitleri veya Halikarnas Mozolesini yaptıran hükümdarlar halkı vergi altında ezmiş ve çalıştırmaktan canından bezdirmişse de amaçlarına ulaşmışlar. Görenlerde hayranlık uyandıran eserleri bugün en çok ziyaret edilen yerler ve isimlerini sokaktaki insan dahi biliyor.

Yani iyi hikayeleri seviyoruz. Onlar bize ilham veriyor ve yollara döküyor. Keşke Dara gibi daha çok antik kentin hikayesi iyi hikaye anlatıcıları tarafından kaleme alınsa. Neden mi? Merak görmeyi, görmek sevmeyi, sevmek de korumayı tetikliyor.

Dara Antik Kenti – Mardin

Harika bir hikaye anlatmakla ilgili Pixar’ın ekibinin dahi senaristi Andrew Stanton’ın deneyimlerini paylaştığı konuşmayı, bu yerleşimleri korumak adına dinlemeniz ve kaleme sarılmanızı muhteşem olurdu. Hikayeye başladıktan sonra konudan sapmamanız için de Drama İstanbul Film Atölye’sini şiddetle tavsiye ederim. Haluk Ünal’ın yoldan çıkan hikayecileri kendine getirme konusundaki maharetini yakından biliyorum. İnsanlara dokunmanın en iyi yoluysa hikaye yazmak, benim antik yerleşimleri kurtarmak için kurup durduğum hayalleri iyi hikayelerle paylaşmanız umuduyla.

http://www.ted.com/talks/andrew_stanton_the_clues_to_a_great_story.html

http://www.dramaistanbul.com.tr

Yazar: yoncaeldener

Geçmişi ve gizemi olan coğrafyaları yazıyorum.

Yorum bırakın