Yonca Eldener

Geçmişi ve gizemi olan coğrafyaları yazıyorum


Yorum bırakın

Göbeklitepe’de EKoTV ile 💫#göbeklitepemuhafızı


Yorum bırakın

Yetenekli ellerde

İki Oscarlı İran asıllı yönetmen Asghar Farhadi Skylife için yazdığım “Göbeklitepe: Taş Çağının Elitleri” yazısına dalmış ve dünyadan kopmuşken görülüyor 😂

👉🏻 https://lnkd.in/gXyFdNB

Pazar gecesi Göbeklitepe programına sorularınızı da sizi de canlı yayına bekliyoruz

Yorum bırakın


Yorum bırakın

‪GÖBEKLİTEPE ve TAŞ ÇAĞININ ELİTLERİ‬ -Skylife Business -Yazan: Yonca Eldener

Göbeklitepe ve Taş Çağı Elitleri

Temmuz ayında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Göbeklitepe, insanlık mirası kavramının anlamını en çok bulduğu yerlerden biri. Göbeklitepe bizim için hayret ile başlayan, hayranlığa dönüşen ve hayallerle devam eden bir hikâye. Son avcılar, üretime ve yerleşik hayata geçişi içeren büyük dönüşümün şafağında Göbeklitepe’de bir araya geldiler. Burada kültür ateşini yaktılar, günümüz medeniyetinin hikâyesini 12 bin yıl önce YAZMAYA başladılar.

Ziyaretçi merkezinin toprak sıvalı duvarlarının önünden geçip koruma çatısıyla kapatılan tepeciğe varıyorum. Yine Göbeklitepe’deyim. Daire şeklindeki ahşap yürüyüş yolunu adımlarken insan eliyle yapılmış, bilinen en eski inanç merkezini yukarıdan görebiliyorum. Aşağıda tamamen kazılmış dört tapınağın T başlı devasa dikilitaşları yükseliyor. Dikilitaşların üzerine işlenmiş göz alıcı kabartmalardaki yırtıcı hayvanlar, sürüngenler ve kuşlar beni büyülüyor. Bunların ne anlama geldiğini düşünmeden edemiyorum. Sanki Taş Çağı avcılarının 12 bin yıl önce şişeye koyup denize bıraktığı mesaja erişmiş ve Göbeklitepe bulununca onlara kavuşmuşum; ancak yerlerini bilsem de dillerini anlayamıyorum. Başımı etrafımdaki ziyaretçilere çevirip hemen her yaştan ve milletten onlarca insanın da benim gibi gözlerini tapınaklardan alamadığını görünce gülümsüyorum. Sanki hepimiz bu mesajın yeryüzü denen bu mavi küre üzerindeki ortak hikâyemizin giriş bölümü olduğunun farkındayız.

Hikâyemiz 10 bin yıl önce Göbeklitepe’deki tapınakların üzerini elleriyle doldurarak kapatan ve bu sayede günümüze ulaşabilmesini sağlayan avcılarla başlıyor. Üzerini örttükleri tapınaklar toprak altında binlerce yıl uyuduktan sonra kırk yıl kadar önce gün yüzüne çıkmaya başlıyorlar. 1986’da Göbeklitepe’deki tarlasını süren Şavak Yıldız, iki heykel bularak bunları müzeye teslim ediyor. Benzerinin olmaması nedeniyle tanımlanamayan heykeller uzun süre depoda tutuluyor. Bir gün uçak biletlerini alıp evlerine dönmek üzere olan iki Alman arkeolog, Atatürk Barajı’nın suları altında kalmaktan kurtarılan Nevali Çori’den çıkanları müzeye teslim etmek için depoya giriyorlar. Nevali Çori, 10 bin yıllık bir avcı-toplayıcı yerleşimi ve kuruluşu Göbeklitepe’nin üzerinin kapatılarak terk edildiği döneme denk geliyor. T başlı dikilitaşların olduğu bir tapınak burada ortaya çıkarılıyor. Kazılarda benzersiz heykeller ve totemler de bulununca Urfa’nın bilinen tarihi sarsacağına dair işaretler Nevali Çori’de beliriyor. Bu ekipte çalışan arkeologlar Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi deposundaki heykelleri fark edip bulundukları yer olan Göbeklitepe’yi incelemeye gidiyorlar. Bir süre sonra arkeologlardan Klaus Schmidt, vefatına kadar sürdüreceği kazılara başlıyor. Böylece Göbeklitepe 12 bin yıllık uykusundan uyanıyor. Büsbütün uyandığı günden beri de herkesi şaşırtıyor.

Her şeyden önce Göbeklitepe’nin yaşı insanı hayrete düşürüyor. Tapınakların en eskisi 12, en yenisi 10 bin yaşında. “Eski yapı” dendiğinde aklınıza gelen Mısır piramitlerini unutun! Onlar kendilerinden 7 bin yıl daha yaşlı Göbeklitepe’nin yanında çok genç kalıyorlar! Buradaki tapınakların -en azından en eskilerinin- yapıldığı dönemde belki de henüz ne hayvan evcilleştirilmiş ne yerleşik hayata geçilmiş ne de tarım yapılmıştı. Göbeklitepe’yi inşa edenler, temsili resimlerini tarih kitaplarından bildiğimiz uzun saçlı, taş baltalı, ilkel olduğunu sandığımız avcı-toplayıcılar. Önce dikilitaşların üzerlerine obsidiyen ve çakıl taşları ile çeşitli hayvan figürleri, hatta soyut semboller işlemişler. Sonra 5-6 ton ağırlıkta ve 5,5 metreye varan uzunluktaki dikilitaşları civardaki taş ocaklarından taşımış ve ana kayadan şekillendirilmiş kaidenin tam ortasına dimdik yerleştirmişler. Ortak bir inanç etrafında bir araya gelmiş, inşası için örgütlenmiş avcılar, soyut ve teknik düşünme kapasiteleriyle hayranlık verici bir mimari oluşturmuşlar. Hâl böyle olunca birçok kişi tapınakları uzaylıların veya Atlantisvari çok gelişmiş bir medeniyetin yaptığını düşünüyor!

#Göbeklitepe, Taş Çağı için beklenmedik büyüklüğe sahip. Yer altını tarayan radarlar ile 20 kadar yapı tespit edilmiş. Dördü karşımda duruyor ve her biri daire formunda. Her bir tapınağın merkezinde iki, etrafındaki alçak çevre duvarına yerleştirilmiş 10 kadar T başlı dikilitaş yer alıyor. Daha küçük ve kare şeklinde olan tapınaklar da var. Taşların neyi simgelediği sorusuna ipucu, D ismi verilen tapınaktan geliyor. Merkezdeki iki dikilitaşın yan yüzünde ince kollar, ön yüzünde uzun parmaklı eller var ve taşların stilize edilmiş insan olduğu anlaşılıyor. Diğer dikilitaşların yüzü merkezdeki iki dikilitaşa dönük, üzerlerine yırtıcı hayvan figürleri ve soyut semboller işlenmiş. Belki de ortak hikâyemiz, söylendiği gibi gerçekten bu dikilitaşların üzerinde yazılı. Heyecan verici bir teze göre bu semboller hiyerogliflerin atası diyebileceğimiz bir yazı formu ve Taş Çağı insanının okuyabildiği bir hikâye anlatıyor. Bu hikâyenin sırlarını çözmek ve dünyaya anlatmak için de çalışmalar yapılıyor. Göbeklitepe’yi global bir ikon haline getirmek vizyonuyla, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile 20 yıllık bir iş birliğine imza atarak Göbeklitepe’nin ana sponsorluğunu üstlenen Doğuş Grubu; bu benzersiz merkezin iletişim, kazı, araştırma ve koruma çalışmalarını destekliyor. Bu iş birliğinin ilk adımı olan ziyaretçi merkezi de 2015 yılında tamamlanarak ziyarete açıldı.

Şu anda bu hikâyeyi ne tam okuyabiliyor ne de Göbeklitepe’nin tam olarak ne için inşa edildiğini bilebiliyoruz. Bizler günlük konuşmalarımızda bu yapılara -tamamen insan eliyle inşa edildiğini düşünerek- “tapınak” diyoruz ancak titizliği elden bırakmayan uzmanlar Göbeklitepe için “inanç merkezi” tanımını tercih ediyorlar. Buranın şölenlerin düzenlendiği sezonluk bir toplanma yeri olduğunu düşünüyorlar; zira oldukça fazla sayıda hayvan kemiği bulunmuş. Neden bir araya geldiklerine dair görüşler ise muhtelif. Düşman kabilelerin barış yapmak için ortak bir inanç etrafında buluşup şölenler düzenlediklerini söyleyenler var. Kimileri dikilitaşların avcıların atalarını sembolize ettiğini düşünüyor. Kimileri de sembolleri takımyıldızlarla ilişkilendiriyor.

Bu iddialara kesin cevabımız yok ama artık Göbeklitepe’nin üretime ve yerleşik hayata geçişin yaşandığı büyük dönüşüm çağının kilit noktası olduğunu söyleyebiliyoruz. Bizi günümüze kadar taşıyan en temel toplumsal değişimin bu coğrafyada filizlendiği görülüyor. Örneğin avcı toplulukların eşitlikçi olmasını beklerken Göbeklitepe ile daha Taş Çağı’nda sosyal katmanlaşmanın varlığı tartışılıyor. Dikilitaşlardaki kabartmaların ince işçiliğine bakılırsa bazı avcılar inşaatlar süresince taş ustalarına dönüşmüş. Ayrıca belirli kişiler büyük bir işgücü gerektiren inşaatları kontrol etmiş ve denetlemiş olmalı. Peki bu özel görevlerin ortaya çıkışıyla beraber Göbeklitepe’de sosyal güç ve nüfuz elde etmek isteyen elitler ortaya çıkmış mıydı? Elitler dikilitaşlardaki korkutucu, koruyucu ve güç sembolü hayvan kabartmaları aracılığıyla toplumsal etki ve saygınlık elde etmeyi de amaçlamış mıydı? Göbeklitepe’de inşaatlar ve yeniden düzenlemeler sürekli devam etmiş. Acaba inşaat ve şölen faaliyetlerinde uzmanlaşan elitler nüfuz elde etmek için bu faliyetleri kalıcı hâle mi getirmişlerdi? Ve bunu yaparken doyurmak zorunda kalınan kalabalık işgücü nedeniyle tarımın keşfedilmesinin yolunu açmışlar mıydı? Bu bölge iki buğday türünün evcilleştirilip ekine dönüştüğü yer. Göbeklitepe insanlık tarihini sandığımızdan çok daha derinden etkileyecek önemdeki soruları sorduruyor. Varlığıyla her şeyi bir de tersten düşünmemiz gerektiğini kaçınılmaz kılarak tarih yazımını kökten değiştiriyor. Böyle bakınca Göbeklitepe’nin 12 bin yıl öncesine ait bir hikâye değil; günümüzün bundan 12 bin yıl önce başlayan hikâyesi olduğunu anlıyoruz. Ve bu, bizim için hayret ile başlayan, hayranlığa dönüşen ve hayaller ile devam eden bir hikâye. Hayret ediyoruz çünkü Taş Çağı için daha önce düşünemediğimiz kavramları telaffuz etmeye başladık. Hayranlık duyuyoruz çünkü avcıların sanatı, organizasyon yeteneği ve soyut düşünme kapasitesi sıra dışı. Ve hayal ediyoruz çünkü bu hikâyede bilinmeyenler ve bilinemeyecekler kendimizden bir parça eklemek üzere bizi düşsel bir şölene davet ediyor. Göbeklitepe’yi ziyaret etmenin tam zamanı. Tabii Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi’ndeki dünyanın en zengin Taş Çağı koleksiyonunu gördükten sonra…

Previous

Next


1 Yorum

Göbeklitepe hakkında bilmeniz gerekenler

Ntv’deki yeni yazım, bu da benden…

Göbeklitepe Temmuz ayında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Burası “insanlık mirası” kavramının adeta ete kemiğe büründüğü yer çünkü insanlık kültür ateşini burada yaktı.

Dijital çağa gelebilmemiz için sanayi devriminden geçtik ancak ondan da önce geçtiğimiz ilk basamak kültürel devrimdi. Anadolu ise Taş Çağı’nda yaşanan gelişmeler ile bu kültürel devrimin kalbinde duruyor. Taş Çağı bize her ne kadar günümüzle ilgisi olmayan çok eski devirler gibi gelse de aslında bizi bugünkü toplumsal ve zihinsel yapıya taşıyan kavramların tohumları bu dönemde atıldı. Tarıma, üretime ve yerleşik hayata bu çağda geçtik ve ardından kentler, devletler, imparatorluklar ve karmaşık toplumsal kurumlar geldi. Anadolu bu noktada medeniyetin neredeyse kilit taşı rolünde. Bunu tescilleyen ise Göbeklitepe’nin bulunması oldu.

Peki Göbeklitepe’de neler oldu veya olmuş olabilir?

Öncelikle şehirden önce tapınakların geldiğini öğrendik ve şaşırdık. Kalabalık toplulukların bir araya gelmesindeki birleştirici gücün inanç ve şölen eksenli olabileceğini konuşmaya başladık. Çok küçük gruplar halinde gezen avcı-toplayıcılar, kalabalıklar halinde -sezonsal olarak- burada toplanmaya ve şölenler yapmaya başlamışlar gözüküyor. İnşa ettikleri tapınaklar avcı-toplayıcılardan beklenmedik düzeyde bir organizasyon yeteneği, örgütlenme kapasitesi, soyut düşünme becerisi gerektiriyor. Karşımıza sanıldığı gibi ilkel değil, aksine son derece karmaşık topluluklar olarak çıktılar.

Gerçekten de bu tapınakları yapmak için kalabalık bir işgücü, işgücünün organizasyonu, denetimi ve inşaat ustalığı gerekiyor. Bu durumda Göbeklitepe’de devam eden inşaatlar uzmanlaşmanın ve hiyerarşinin önünü açmış olabilir. Uzmanlaşma, bazı avcılar için -en azından inşaatlar süresince- artık karnını doyurmak için avlanmanın ötesinde bir meslek sahibi olmak demek. Kalabalık grupların denetimi ve organizasyonu ise yönetici sınıfına doğru büyük bir adım atılması… Avcı, çiftçi, sanayici, yazılımcı zincirini küçücük bir bitki tetikliyor; buğday… Devamı

https://www.ntv.com.tr/sanat/gobeklitepe-hakkinda-bilmeniz-gerekenler,ERs9SrNYnUWHgecdQ5CDAw


Yorum bırakın

Göbeklitepe Unesco Dünya Miras Listesinde


Yorum bırakın

Yonca Eldener Urfa’ya Geldi..

urfa.com

URFA’YA GELDİ!

Yazar Yonca Eldener, uzun yıllar sonra tekrar geldiği kentte, Göbeklitepe Muhafızı adlı kitabını öğrencilere anlattı

GÜNDEM Haberi

Urfa’yı ziyaret ettiği sırada Göbeklitepe’ye gitti. Burada gözlemlediklerini kitaba döktü. Yazar Yonca Eldener, uzun yıllar sonra tekrar geldiği kentte, Göbeklitepe Muhafızı adlı kitabını öğrencilere anlattı.

Eş İten geçmeden ve Göbeklitepe Muhafızı adlı kitapların yazarı Yonca Eldener, Urfa’ya geldi. Özel bir okulun davetlisi olarak kente gelen Eldener, öğrencilerle bir araya geldi. Öğrencilerle karşılıklı sohbet eden Eldener, daha sonra okuyucuları için kitap imzaladı. Eldener, Urfa’da olduğu için ok mutlu olduğunu, ayrıca öğrencilerden çok umutlu olduğunu söyledi.

Kitaplar üzerine konuştular. O anlattı öğrenciler dinledi, öğrenciler anlattı o dinledi. Karşılıklı bir sohbet havasında bilgi alışverişinde bulundular. Göbeklitepe Muhafızı kitabı oldukça beğeni toplayan ilgi çeken bir kitap oldu. Kitabın yazarı Yonca Eldener de, hem bu kitabı anlatmak hem de öğrenci ile velileriyle bir araya gelmek için okulda düzenlenen konferansa katıldı. Konferansta ise, öğrencilerin velileri soru sordu, Eldener yanıtladı.


Yorum bırakın

Cumhuriyet Kitap Eki – Röportaj

http://www.altinkitaplar.com.tr/haber/cumhuriyet-kitap-gobekli-tepe-muhafizina-tam-not-verdi/

Cumhuriyet Gazetesi - Kitap Eki - Kasım 2014

Cumhuriyet Gazetesi – Kitap Eki – Kasım 2014

Yonca Eldener’in ilk romanı Göbeklitepe Muhafızı Okurlar yıllardır aynı kısırdöngü içinde dönedursun, sinemanın ilk filmleri gibi ilk romanlar arasında da gözden kaçırılmayacak isimler, kalemler var. Yonca Eldener’in “Göbeklitepe Muhafızı” romanı da bunlardan biri.  Bahar KAŞTAN

Yonca Eldener, aslında pazarlama alanında yöneticilik yapıyor ama belli ki beyninde güçlü bir hayal dünyası, kalbinde de derin bir araştırma aşkı var. Bir macera romanı olarak okura sunulan Göbeklitepe Muhafızı, adından da anlaşılacağı üzere okuru Göbeklitepe’nin tüm bilinmezlerine çekiyor. Malum oradaki kazılar son yıllarda çok konuşulan konular arasındaydı ama Göbeklitepe’ye dair bilgimiz hep eksik kaldı. İşte Eldener de bu macera romanının içinde okurunu yormadan verdiği bilgilerle Göbeklitepe’deki gizeme, kadim dinlerin sırlarına dikkat çekiyor.

ANSİKLOPEDİ OKUR GİBİ… Milas’taki son Musevi olan bilgisayar korsanı Kâmil, dilbilimci annesi Eren’i defnettikten sonra Harranlı İbrahim’in evlerini satın almak için yüksek fiyattaki teklifiyle karşılaşır. Milas’ta kimsesi kalmayan Kâmil ise teklifi kabul eder. Fakat Harranlı İbrahim, Kâmil’le görüşmesinin ardından öldürülür. Tek zanlı ise Kâmil’dir. Şartlı salıverilen Kâmil, Harranlı İbrahim’in gerçekte kim olduğunu araştırırken annesi ve İbrahim’in tanıştığını öğrenir… Öte yandan İbrahim’in avukat kızı Ada da babasını öldürenlerin kim olduğunu öğrenmeye çalışırken kendini Kâmil’in peşinden Milas’ta bulur. Kâmil annesinin İbrahim’le olan bağını çözmek içinse annesinin araştırmalarının içinde, Karca dilinin şifreleri arasında kaybolmuştur. Sırlar onu ve Ada’yı dünyanın ilk mabedi olan Göbeklitepe’ye çıkarır… Annesinin izinden giden Kâmil, bu topraklarda köklerini bulurken Ada ise kanunun vicdana kavuştuğu noktada hayatı bir kez daha sorgulayacaktır… Eldener, Göbeklitepe Muhafızı roma Göbeklitepe olunca hikâyenin dinler tarihinden kopuk bir şekilde kurgulanması da düşünülemezdi. İşte bu noktada yazarın kıvrak zekâsı ve araştırmacı yapısı bir kez daha kendini gösteriyor ve Hanifilikten Sabiiliğe, Yahudilikten Hıristiyanlığa ve Müslümanlığa kadar pek çok inanç arasındaki bağlara tanık oluyorsunuz. Dahası hiçbirimizin diğerinden farkının kalmadığı bu topraklarda geçmişe, dinlere, insanlığa, dair bir farkındalık kazanabiliyorsunuz…

ARAŞTIRMA İÇEREN ROMAN İlk romanlarda gördüğümüz bazı hatalardan da tamamen arındırılmış olan Göbeklitepe Muhafızı belli ki iyi bir kalemin elinden çıkmanın yanı sıra sıkı bir editörün de süzgecinden geçmiş, bilgiler yerli yerinde bir şekilde kurgunun içine oturtulmuş. Böylesine araştırma içeren bir romanda bir hata olmaması da bunun bir göstergesi olsa gerek… Yonca Eldener romanını kaleme alırken belli ki derinlemesine araştırmalar da yapmış. Gerek Milas’taki gerekse Göbeklitepe’deki mekânsal zenginliği okura ustaca aktaran yazar, arkeoloji ve dinler tarihine dair de pek çok bilgi sunuyor okura. Tüm bu kurgu içinde soluksuz bir maceraya derinlemesine dalan okur da ansiklopedi okur gibi değil, kendini yormadan keyifle sürüyor insanlığın geçmişte bıraktığı izlerini. Tabii hikâyenin geçtiği bölge Anadolu’nun en derin ve kadim sırlarının fısıldandığı, gizemli inançlarla tek tanrılı dinlerin harmanlandığı, ehil olmayanlara kapalı olan sırların saklandığı ve insanlık tarihinin baştan yazıldığı bir mabet olan

Dileriz artık okurlarımız yeni isimlere de kapılarını açar ve dileriz Dan Brown’ın Cehennem romanını okuyup Yerebatan Sarnıcı’nı ziyarete gelenler gibi Göbeklitepe Muhafızı’nı okuyanlarla da Göbeklitepe’ye ziyaret eder ve bu eşsiz hava daha bir derin solunur… Ama tabii böyle eşsiz bir tarihi alanı ziyarete giden okurlar için topuklu ayakkabılarını çıkarıp tarihi eserleri ezmeden gezmeleri gerektiği konusunda da uyarımı yapmadan geçemem.

Göbeklitepe Muhafızı/ Yonca Eldener/ Altın Kitaplar/ 352 s. Yonca Eldener

S A Y F A 3 8 n 1 3 K A S I M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1291